30 Kasım 2013 Cumartesi

Genç HAYTAP - Sahneden Uzanan Sevgi Patileri Projesi

 

                                                    - Evet biz şirinlikten ölüyoruz :)

İyi Aşık Olmalar..

        Farklıyım, farklısın, farklı.. O yüzden birbirimizi anlamıyoruz. Bazıları yanakların birbirine değmesini öpüşmek sanıyor. Bazıları yanağından öper, hissedersin.Sonrası hep bir elmalı soda sıradanlığı. Sanki yıllardır öptüğün bir yanak, sanki defalarca dinlediğin bir şarkı, sanki hep o vardı, sanki eski bir sevgiliyi tekrar tekrar unutmak. Öylesine bir şey değil bu.Bazen siyah ojeli elleri seversin, bazen bir ömür tutacağın eli bir anda bırakırsın. Aslında dokunmak, kalbine kamyon çarpması gibi bir şey. Aşkın tarifinin içine bir kamyon karışması çok ilginç değil mi? Sıradan olsaydı, yaşamak bu kadar keyif vermezdi zaten. İyi aşık olmalar..
"İlla bir organınla geleceksen, kalbinle gel bebeğim." 

23 Temmuz 2013 Salı

Geçmişin Kırıntıları..


  Çok sevdiğim bir arkadaşımın hediyesi oldu bana Ilgın Olut'un Neva adlı kitabı. Beni öyle yerlere götürdü ki, unuttuğum bilinç altımda enkazın diplerine ittiğim onca cesedi dışarı çıkarttı. Anlatamadığım yahut söylemeye korktuğum her şey benim dilimden anlatılmış sanki.. Geçmiş, nasıl da insanın yüzüne vuruluyor bu kitapta. Nasıl da kabul görülmüyor insanlar tarafından. Bilhassa sevildiğiniz insan tarafından. Oysa aşk fedakarlıktır. Her şeyi bir kenara itip, onu sadece o olduğu için sevmektir. Mantığın değil, duyguların hükmettiği bir olgudur.

Çünkü "Aşk bedende yerini aldıkça, mantığın sesi kısılır.."

19 Temmuz 2013 Cuma

Lise Aşkı..

Sokakta lise aşkınızla karşılaşmanız elbette tatilin en garip cilvelerinden biri. Bu durum, varsa eğer, şimdiki sevgilinizin de aynı şeyi yaşamış olma ihtimalini aklınıza getirecek ve onu gece gündüz mesajlara boğmanıza sebep olacak. Eğer mevcut bir sevgiliniz yoksa bu defa memlekette bıraktığınız eski aşkınız depreşecek, o garibanı sms yağmuruna tutacaksınız. Her halükarda şöyle güzel, iyi kabarmış bir telefon faturası sizi bekliyor tatil dönüşünde.

18 Temmuz 2013 Perşembe

Çizgi Pijamalı Çocuk

  Hayatında bambaşka yere sahip bir film söyle deselerdi, söyleyeceğim tek film olurdu "Çizgi Pijamalı Çocuk".. Hitler döneminde Yahudi kamplarına hapsedilmiş bir çocuk ile has Alman ırkından bir çocuğun dostluklarını anlatan izlenilesi bir film. Yahudi kampında işkence yapan Alman askerin çocuğu, kampta gördüğü Yahudi bir çocukla arkadaş olur ve olayların seyri değişir. Küçücük bir çocuğun çerçevesinden ırk bilmeden, ayrım bilmeden nasıl dostluk kurulabileceği anlatılmış.

29 Haziran 2013 Cumartesi

Mabel Matiz'den Kerem Gibi..

"Çare bu değilse de, kandı sonsuz kere.."

Nasıl bir cümleyle onca yük anlatılır, yapılan onca yanlışa rağmen kabulleniliş anlatılır..

20 Haziran 2013 Perşembe

Hayvan Dostlarımız...

Sevdiğim bir arkadaşımdan, yakınlarımdan hatta hatta ailemden çoğu zaman bu soruyu işitirim. "Neden sokakta onlarca aç, yardıma muhtaç insan varken; hayvanlara bu kadar önem veriyorsun, onlar için bu kadar çaba harcıyorsun?" Açıklama yapmak zorunda hissediyorum kendimi. Biraz düşünseler cevabını kendileri de verebilirler oysa. Biz "Yaşam Hakkı Savunucusu"yuz. İnsan da olsa, hayvan da olsa, bitki de olsa zarar gören canların haklarını sonuna kadar savunuruz. İnsanlar ihtiyaçlarını dile getirebilir gerektiğinde açık bir dille yardım isteyebilirler. Oysa yaradılış gereği hayvanlar daha acizdir. Ağızları dilleri olmadığından ihtiyaçlarını dile getiremez, yardım isteyemezler.Aç kalsalar açım, susuz kalsalar susadım diyemezler. İnsanların onlara yaptıkları zulümleri dile getiremezler. İşte biz bu yüzden hayvanlara yardım ediyor, onların haklarını savunuyoruz. Zaman ilerledikçe insanlar kendi alanları yetmezmiş gibi, doğal alanları yani hayvanların yaşam alanlarını da betonlaştırdılar. Onlara yaşayacak alan bırakmadılar. Üstüne üstlük, onları toplatıp, kendi hakları olan doğada yaşatmak yerine, barınaklara, dört duvar arasına hapsettiler. Yemeksiz, susuz, sevgisiz bıraktılar. Oysa herkes evinin önüne bu canlar için bir kap mama, bir kap su bırakabilseydi, ne o canlarımız aciz kalırdı, ne de biz Yaşam Hakkı Savunucuları böyle protestolara başvururduk.

Özetle şunu söylemek istiyorum, doğal alanlarını yok ettiğimiz hayvan dostlarımızın ihtiyaçlarını karşılamaya çalışıyoruz diye, dinsiz hatta imansız yaftası vurulmasın bize. Ne de güzel söylemiş Ebu Davut;

"Siz yerdekilere merhamet edin ki göktekiler (ALLAH ve melekler) de size merhamet etsin."

(Ebu Davud, Edeb, 58; Tirmizi, Birr, 16)

Sokakta Oynayan Son Çocuklar...


Başucu Kitabımdan..


"Yitirdim yüzünü ilmek ilmek.. önce anılar yitti birer birer sonra da kırık dökük sözcükler.. üç noktalar yitti sonra, yitti gitti, yitirilen uygarlık gibi şiirler..."
üç noktalar giderek “güç noktalar” oldu hayatımda.. sen, yoktun! yoktun! yoktun! yoktun!
”..senden artakalanları nasıl taşısın şimdi bu şehir??”
— Şizofreni Yalnız Oynanmaz